Geçen hafta geniş bir gazeteci
grubuyla birlikte TOBB’un ABD’de organize Türkiye Yatırım haftası
etkinliğindeydim. Her şeyden önce söylemek gerekir ki; ekonominin küresel kriz
döneminde gösterdiği başarılı performans, Türkiye’ye olan ilgiyi artırmış
durumda. Bunu toplantılarda, ABD’de yerleşik Türk ve yabancılarla
konuştuğunuzda açıkca görüyorsunuz. ABD ziyaretinde Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’a gösterilen yoğun ilgi Türkiye’nin başarısına ilişkin bir ilgiydi ama
bence, yerli ve Türk katılımcıların ilgisinde, sağlanan ekonomik başarıda Ali
Babacan’ın rolünü bilmeleri, yani şahsi başarı da önemli rol oynuyordu.
Babacan’ın yaptığı konuşmalarda, bu süreçteki başarının sağladığı kendine
güvenle konuştuğunu izledik. Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri anlatmanın
yanısıra, sık sık dünya ekonomisine ilişkin makro yorumlara girdi, yapılan
yanlışlıklara değindi ve yapılması gerekenler üzerinde durdu. Ekonomide
sağlanan başarının, tümüyle ülkeye olan ilgiyi artırdığını, yani Türkiye’nin en
önemli başarı dayanağının ekonomi olduğu açıkca ortada. Bir başka deyişle
siyasi hataların bile ekonomik başarının altına gizlenebildiğini, özellikle
içinde yaşamadıktan sonra, dışarıdan bakışta bunların daha rahat göz ardı
edilebildiğini de gözledim. Uluslararası kuruluşta çalışan, çağdaş bir Türk
uzmanla konuştuğumda, sadece parıltıların görünüp, ilkesel ve teorik yaklaşımın
bırakıldığını görmek üzücüydü. Tabi ki bu durum genel olarak kriz havasının
yarattığı ağır hava nedeniyle “geçici bir vazgeçiş” olarak da görülebilir ama
genel olarak ekonomi çevrelerinde “günlük bakış”ın daha hakim olduğu da açık.
Özetle; ekonomik başarının kalıcı olup olmadığı, çağdaş bir ekonomik sistem ve
buna bağlı siyasi sistemin kurumsallaştırılma sorunları, her alanda şeffaflık
ve adalet, olası ekonomik ve siyasi risklerin konuşulmadığı bir iklim hakim…
Buna karşılık Babacan’a özellikle üniversite çevrelerinde gelen sorular
arasında Türkiye-AB ilişkileri ve özgürlüklerin kısıtlanmasına ilişkin eleştiri
ve sorular dikkat çekti. Babacan, AB konusunda artık daha tepeden konuşup, “Artık
AB’nin bize ihtiyacı var” izlenimi veren yanıtlar verdi. Özgürlükler konusunda
ise “O nedenle AB tam üyeliğini istiyoruz” diye söz başlayıp, yol alındığını
ama bu alanda daha yapılacak şeyler olduğunu dile getirdi. Babacan’ın bu
konuşmalarından sonra ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin açıkladığı İnsan Hakları
Raporu’nda, basında çok yer tutmadı ama Türkiye’ye her zamankinden sert
eleştiriler yer aldı. Özellikle yargı için söylenenler, bence ekonomik
başarının bile ne kadar tehlikede olduğunu gösterecek kadar vahim.
Kaynak: Hürriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder